gücü tükendi suların
akan ne varsa dondu gözlerimde
bir serçe çığlığıyla bitti tüm güzellik
gömleğimdeki gölgene ateş düştü
ağıtlandı gökyüzü
yarım yamalak esti rüzgar
göğsü yalnızlık kahramanı yüce dağlardan
ben bu ipek yüzlü yangınların öz oğluyum
sevdanın körüğüyle ölüme cesur tutumlu
bıkılmamış gecelerden öte...
eski eşyalara düşkün çocukluğumdan
masumane bir bakış vereceğim sana
gözün arkada kalmasın terkederken
şiirlerimdeki haziran güneşli öpücüklerimi
üzülme
kıyılarında değilsin uykularımın
rüya denizimin ortasındaki
yalnızlık adamsın hâlâ
ve kağıttan gemiler yüzdürüyorum gözyaşlarımda
bilmem neresindesin diyerek gözlerimin
insaf yoksunu karanlık denizler kulaçlıyorum
her gece
her gece
cesedim vuruyor zaman denilen o acımasız karaya
kapkara bir sensizliğe
ölü doğuyor her sabah telaşı
yaşamaya hevessiz
yokluğunun yoksulluğuyla dopdolu
dolu dolu tez canlı bir sis
tiz soluğumdaki adını bilmeden evren
gözün arkada kalmasın terk ederken
ellerimdeki sana açılmış çaresizliği
üzülme
anı ormanımın ortasındaki
yalnızlık kulübemsin hâlâ...
Birden hiç aklımızda yokken çekip gittin,
Sanki benim yolum buraya kadar der gibiydin,
Firkatin bizi epeyce sarstı ve zannettik ki artık bitti buraya kadar,
Lakin öyle güzel tesis eylemisin ki işlerin yine her zamanki kadar kavi,
Gözün arkada kalmasın, nice yiğitler bıraktın arkanda,
Tek başına öğrendiğini beş on yetmedi yirmi cana ekmek ettin,
Biliyorum inanmadılar sana, yılmadın azmettin ve gösterdin herkese,
Haklı gururunla, hem de hiç fahirlenmeden,
Barış Abinin dediği gibi “Ahmet Beyin Ceketi' misali, Cahiller anlayamadı seni,
Yine öyle bir sabahtı, seni de aldı yanına Hakk,
Ama bu sefer ikindi rüzgârı değil, bâd-ı sabâ idi,
Gün ışıltısında, sabahın sıcaklığında ayrıldın aramızdan,
Bir Pazartesi zuhrunda verdik seni, Haziranda toprağın koynuna,
Sığar mı demeyin bu ömre bunca muvaffakiyet,
Nasip imiş belki de ders olsun diye seleflerine,
33’ünde ayrıldın aramızdan, O d a 33’ünde idi, senin ile aramıza giren katil de,
Göreceğin bu kadarmış, Yeter demek ki senin gibi sevgili kullarına,
Anacak seni rahmetle ve rikkatle, seni anlayanlar,
Anlamayanlara hiç aldırmadan, harislerin mal menal arzusuna ve
Açgözlülük rüzgârlarına kapılmadan,
Abim, biz Bursa’nın göbeğinde yapayalnız iken, sen geldin aramıza
Ve sen her “ah! ' dediğimizde koştun yardımımıza
Yaralarımızı sarmaya, eksiklerimizi gidermeye
Evimize giren bir lokma ekmekte senin payın, senin besmelen vardı
Ve biz seni hiç unutmadık ve görüyorsun ki dimdik ayaktayız
Senin de yardımınla, kimseler de olmadığı kadar
Beş sabi ve bir gözü yaşlı kadın bıraktın arkanda,
Aynen bizler gibi onlarda yalnız onlar da ıssız ve onlar da desteğe muhtaç
Onlar da dimdik sürdürecektir bu hayatı, dimdik ve hiç eğilmeden
Kimseye muhtaç olmadan, bir lahza yenilmeden acımasızlığa ve zalimlere
Biz hep seni anacağız ve yaşatacağız hatıranı ve hep onların yanında olacağız
Yine toprağa döndün, Rahat ol emin ol,
Yürüyecektir namın ve devam edecektir soyun
Gözün arkada kalmasın