Insanoglu, kendi düsüncesine uyanlarla diyalog ve iletisim
kurmayi arzu eder...dogru mudur yoksa eksik kalan yönü var midir,
düsünmez...ayni inanci ve düsünceyi paylasmiyorsa, onunla paylasabilecegim bir
mesele yoktur diye geri cekilmeyi yegler...
Kaldi ki, en basarili insanlar, kendi düsüncelerine zit olan
düsünce ve ve fikirlere yer vererek ileri gitmislerdir zira zitliklar
gelistirmeyi beraberinde getirir...
„Benim gibi düsünmüyorsun, bizden degilsin“, bu tutum dislanmayi
beraberinde getiriyor...Ötekilestirmek, kaale almamak, kücümsemek, kendini
begenmislik ve gurur, nedense insanlara karsi önyargili yaklasimda bulunmayi
sagliyor...
Ortak noktamiz var midir, acaba paylasabilecegimiz bir düsünce
ve fikir üzerinde konusabilir miyiz zahmetine katlanilmadan, „bizden degil,
benim gibi düsünmüyor“ gerekceleri ile vazgecilebiliyor...
Meseleye bu sekilde yaklasan insanlarin, düsünsel ve fikirsel
anlamda, dünyalari dardir, genis bir yelpaze icinde gezinemezler, ayni kaliplar
icinde kalmaya mahkumdurlar...önyargi, fark etmeseler dahi, beyinlerinde
rahatsiz edici bir olusumdur...bunu anlayabilmek ise ayni cercevede kalmaya
kendini zorunlu hissedenler icin asla mümkün degildir...
selam ve hürmetlerimle...
-----
Her bakan göremez, her gören mutlaka bakmistir...