Yaklaşık 2 milyon küsur yıl önce atalarımız doğada yetişen zerzevattan beslenip vejeteryan iken, iklim değişikliği ve kuraklık sonucu aç kalmayıp yaşayabilmeleri için mecburiyetten avlanmaya başlamıştır. Ateşi bulmalarından sonra et temel gıda olarak yaşamımıza girmiştir.
Tarihi süreç içerisinde bir zamanlar et lüks iken şimdilerde kimisi için maalesef etsiz bir yemeğin yemek olmadığı kafası yaşanmakta ve bir burgeri bile 1-2 Euro’ya alabilme imkanı var olmakta.
Paradokstur ki et aslında en etkisiz gıda olmasıyla birlikte et tüketimi evrenimizi kemirmektedir. Neden mi? İnsanlar artık yaşayabilme mücadelesini geçmiş, doyumsuzlukları yüzünden çiftlik hayvancılığına başlamıştır….
Günümüzde yaklaşık 23 milyar tavuk, 1,5 milyar büyük baş hayvan, birer milyar domuz ve koyun sırf tüketim için yetiştirilmekte. Tabi ki bu hayvanları beslemek içinde dünyamız devasa bir yem fabrikasına dönmüştür. Evrenimizin topraklarının %83 ü sırf çiftlik hayvanlarını beslemek için ekilip, biçiliyor. Eh haliyle bunun için su da gerekli onun için de yaklaşık su rezervimizin %27’ si kullanılmakta.
Anlayacağınız evrenimizde yetiştirdiğimiz tarımın bir çok kısmını sırf yenmek üzere bir parça et için harcanıyor, tabi o tarım besinlerinden eti tüketene kadar pek bişey kalmıyor. Örneğin sığır etinde tarımdan gelen bitkisel proteinden sadece %4 ve kalorisinden %3 kalmaktadır, kısacası bir parça et için %97 kalori elimizden kayıp gidiyor.
Hesaplamaya devam edelim… 1 kg sığır eti için yaklaşık 25 kg tahıl ve 15 bin litre su tüketilmektedir, yani gümbürtüye giden besinler ile yaklaşık 3,5 milyar insanı rahatça doyurmak mümkün. Bütün bunların yanı sıra sera gazlarını da unutmayalım, yaklaşık %15 i havamıza yükselen bitmek bilmeyen et tüketimin eseridir. Şimdi %15 nedir ki diyen de vardır.. eh şöyle diyeyim uçaktan, arabasına, motoruna, kamyonuna, gemisinden gelen toplam gaz kadardır o %15 ….
Bir insanın fıtratında var diye böbürlenirken, “ yediği pirzolalar babasının bostanında mı yetişiyor" derken günde yaklaşık 200.000, yılda 74 milyar hayvan tüketim için öldürülmekte. Herhalde hayvanların tarih kitabı yazma gibi bir yetisi olsa insanların onlar üzerindeki soykırımı anlatırdı, çünkü insanlık tarihine uzanan 200 bin senede ölen insan sayısı ile kıyaslandığında sayemizde hayvanlarda bu sayıya 1,5 senede ulaşılıyor…
kabul edelim lütfen caniliği çünkü çoğu hayvanlar pekde iyi şartlar altında yetiştirilmiyor, bir çoğu fabrika çiftçiliğinde üst üste, daracık alanlarda kendi etrafında bile dönemeyen, gün yüzü bile görmeyen hatta o daracık alanda tekrar tüketilmek üzere doğurtturulan hayvanlar ile dolu, hatta o daracık alanda hastalanmasınlar diye de bir güzel antibiyotik ile besliyoruz, sağlımız için ne de çok gerekli gerçekten ama insan üzerinde ki antibiyotik direncini hesaplayan yok tabi…
gelelim tavuklara, sanırım onların durumu daha da içler acısı çünkü biyolojik yapısına uygun bir şekilde yetişmeleri baştan elden alınıyor ve birbirlerine saldırmasınlar diye de gagaları ve pençeleri kesiliyor, yetmiyormuş gibi erkek civcivlerin bize çok fazla yararı olmadığı içinde dünyaya gözünü açar açmaz gazlanıyor ya da kıyım makinesinden geçiyor.. vaybeee fıtratımıza bakın hele çok üstünüz…
“ay ben sadece organik alıyorum” diyenlere de şunu söyleyeyim, pek bir anlamı yok çünkü organik demek et konusunda sadece 5 metrekare içerisinde belirli hayvan miktarı yetiştirmek serbest demek…ha birde “helal” olayı var, tabi kesim usulü daha az can acıtıyor olabilir ama helal oluyor mu öyle bilemedim… tabi istisnalar var, gerçekten doğal yetiştiren çiftçiler de var ama orada da dikkat ederseniz fiyatlar uç sınırda ve hepsine de güvenilmez, neticede bir çok haberler de duyduk bunlarla ilgili.
Tüketmediğim için tüm vejeteryan ve vegan arkadaşlar ile birlikte daha iyi insan olduğumuz anlamına gelmiyor, tüketen de baştan kötüdür diyemem tabi ki ama bilinçli olarak tüketmeye devam etsinler diye az biraz karalamak istedim.
Afiyet olsun…
isabella
-----
memento mori - memento vivere..