Dünkü Hürriyet Gazetesinde yayınlanan deneyimli gazeteci Yalçın Doğanın yazısında Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terimin Osman Tanburacıya telefon ederek çok ağır küfürler ettiği açıklandı. Bu haber gündeme bomba gibi düştü. TSYD derhal bir açıklama yaparak Osman Tamburacıya edilen küfürlerin bütün gazetecilere edilmiş olduğunu yazarak Fatih Terimi kınadı ve Osman Tamburacıya sahip çıktı.
Fatih Terimin kınanması mesleki dayanışma açısından güzel bir olay. Dernekler üyelerinin haklarını korumak için varlar ve böyle bir olay sonrasında kınama yayınlamaları en doğal hakları.
Ancak yine aynı derneğin bir üyesi olan hıncal Uluç telefon açarak mektup yazarak ya da telgraf göndererek değil milyonlarca kişinin izlediği televizyon ekranlarını yüzbinlerce kişinin okuduğu gazeteleri kullanarak A milli Takımımızın kaptanı Emre Belözoğluna en ağır hakaretleri etti. Kişiliğine karakterine dil uzattı. Ancak üzerinden günler geçmesine rağmen TSYDden ses çıkmadı.
Üylerine yapılan hakaretleri kınamak takdir edilesi bir davranış. Ya üyelerinin dernek üyesi olmayan kişilere yaptığı hakaretler ne olacak?
Bu tür dernekler kendi tüzel kişiliklerinin saygınlığını korumak için üyelerinin tutum ve davranışlarının saygın olmasına her şeyden çok dikkat etmek zorundalar. Bu dikkat ve özen kamuoyunda "it iti ısırmaz" kanaatinin oluşmasını engelleyecek üyeleri derneğin kontrolünü hissederek yazı ve yorumlarını daha dikkatli yapacaktır.
TSYDnin hıncal Uluç olayında yapacağı en büyük yanlış olan biteni "basın özgürlüğü" kavramına dayandırmak olacaktır. Birine hakaret etmenin karalamanın "karaktersiz" demenin basın özgürlüğüyle bir alakası yoktur.
TSYDnin Fatih Terimi kınamasının bir etkisi ve geçerliliği olabilmesi için önce kendi üyesi hıncal Uluçu kınaması gerekir. Bu dirayeti gösterebilmelerini ümitle bekliyoruz.
Antu Yönetimi
//antu.com/AntuHaberOku.aspx?ID=10535
97 aktive Mitglieder
