Ögle sonlari idi. Istanbul yogun bir gün yasamanin vermis oldugu yorgunlukla aksama merhaba diyordu.
Nice milletler ve devletlerin yükünü tasimis vefakar sehir.
Hakkinda nice siirler ve yazilar yazilan doyumsuz güzellikte ve her bir kösesi tarihin izlerini tasiyan ve ziyaretcilerine o dönemlerin nefeslerini aldiran sehir.
Bir gün'ün daha sonlarina yaklasirken, yorgun ve bitkinligin izerini tasiyordu üstünde. Milyonlarca insan kalabaliginin agirligini tasimak, onbinlerce vasitalarin motor seslerinin ve eksoz kokularininin kahrini cekmek, kolay agirlanabilecek yükler degildi elbet.
Dünya kenti olan bu nadide ve ecdad yadigari sehir, bahtinin, mazisinde oldugu gibi acik olmadigini adeta simgeliyormus edasiyla semasini karabulutlara, karanliga terk etmis gözüküyordu. Bu tablo, insana dert ve elem dolu hastalarin izdirab dolu gecelerin neticesinde sifa bekleyen kimseleri andiriyordu. Icine kapanmis yarini ümitle bekleyen mahpus gibi o da hürriyetini elde edecegi günü bekliyordu sanki.
Istanbul'un Avrupa yakasini ortadan ikiye ayiran Londra asfaltindan gecerken, insanlarin bir saga bir sola kosustuklari gözden kacmiyordu. Kimileri henüz tamamlayamadigi mesaisinin pesinde kostururken kimileri de belki isini bitirmis bir an evvel sicak yuvasina kavusmanin ve ekmek götürmenin heyecani icinde hareket ediyordu.
Heyecanla seyrediyordu Bahri gectikleri yerleri. Nasil izlemesin, yillarin birikimi vardi sinesinde ve gözlerinde. Hasret yüklü bakislarla her gözüne iliseni süzmeye calisiyordu. Havada ucusan kokulari ise kendisini yillar öncesine götürmüstü. Gecmisinden hayaller manzumesi resmi gecit yapti, gözünün önünden. Derin bir "ah" cekti.
Talebelik yillarinda vurulmustu, Istanbul'a. Belli ki, yillar gecse de bu sevda yok olmamisti. Balat, Eyüp, Eminönü, Besiktas, Mecidiyeköy, Levent, Gültepe aklina düsen ilk yerler oldu.
Türkiye'ye kavusmanin, dahasi Istanbul'a sag- salim gelmenin mutlulugu, bütün aile fertlerinin yüzlerinden okunuyordu.
Halic köprüsünü gecerken gözleri dolmustu Bahri’nin. Bir saga, bir sola bakindi. Heyecanla gözü bir eyüp Eyup sirtlarina bir Balad tarafina cevrildi. Balat’da Kuran Kursunda okurken Eyup Ücsehitlerde kalmisti. Bakti bakti ve aradigini bulamadi.
Ne tez gecmisti yillar. Gözlerine yaslar dolmustu. Belli etmek istemedi. Ve simdilerde Avrupanin medeniyet ! besiginde o günleri hatirlarken, kendisine ait degerlerin, bir bir erimesine yaniyordu...
selam ve hürmetlerimle...
-----
Namuslu olmak söz ile olsaydi, dünyada namussuz kalmazdi...