Sevdik sonrada aşkı keşfettik sonucunu düşünmeyi bile insan olmamıza aykırı saydık. Sonlarımız azda olsa gelişmeye başladı:İnsan varlık nedenini yok saymazdı. Telefondaki apansız bir sesti sevgi soluktu. Dokunmaktı biraz korkarak sorulan elini tutabilir miyim? Dediğimde bekledim cevaptı.
Bilinmedik zamanlarda yan yana oturup gülümsemekti. Kar yağışı altında yollar yürümekti. Pencere önlerinde ufka dalıp boşluklarda yitip gitmekti. Uzaklarda değildi çok yakında yol bilmez kuşların kırık kanatlarına bağlı pusularda yazanı beklemekti sevgi. Yaşamın hüznünü paylaşarak azaltılmayı umuyorduk. Ben kaybetmeme korkusu ile utana özenle seçilmiş cümleleri paylaşırdım sen ise ilk tanıdığım andaki gibi alanı çekinmeden rahatça anlatabilendin. Biliyordum.
Yaşam kimsenin anlayamayacağı dengesiyle her gün doğumunda sunduğu umudu akşam çökünce durduk yerde alırdı gözlerimden. Önemli olan sahiplenmenin çıkmazına düşmeden sahip çıkmayı öğrenebilmekti. Denedim başarabileceğimi sahibi olabileceğim her şeyin en üstünde tutabileceğim kişiyi bulduğumu söylüyordu hayat. Sevgimi yitirme korkusunu içimden bıçak gibi saplı tutuyordum ki onu ancak..
Sevdiğinize gönlümüzü veririz derlerdi sevenler bende verenlerden oldum. Bu benim insan yanımdı. Yaşam kaç zaman sonra gönlümüzü geri verecektir. Ama karşılığında bedel isteyecektir. Yeni bir aşkta mutluluğu bulmak adına ise hiçbir güvence sunmayacaktır. Yaşamın böyle bir haksızlığına dayanacak gücü kendimde bulamadığım anlar olduğundaydı boynumun oluşu kafamın öne eğilişi. Kimileri ;Aşk çok az insanın yaşayabileceği kendi doğasına ters düşen dış dünyanın zorladığı bütün etkenlere direnen bütünleşmesidir.!Diyordu!
Başka birileri ise kulağıma şunu fısıldıyordu;Paylaşmanın ve emeğin erdemini kavramadan hiçbir birliktelik uzun süreli olamaz. Mutluluk aramak her insanın çabasıdır ama bunu hak etmek gerekmez mi? Evet gereken önemin değerini verilmesi gereken yoğun duygunun alıcı tarafından hak ederek ben olduğumu söylerken kaybedenlerdenim işte içim acırken kanamasına sebep olan kısmı bu……………
Az önce sabah ezanı okundu ben sana yazmayı sürdürüyorum Beni tanıyorsun artık. Ne kadar anladığını gerçekten bilmiyorum. Bazen umutlandığım oldu;Bazende hiçbir zaman anlayamayacağını düşünüp daralıyorum bunalıyorum. Kendimi anlatmada yetersiz kaldığımı düşünmeye başlıyorum. Aşkı anlatmak yaşananların yanında yaşanamayan düşünceleri hayali kaleme almak suya mektup yazmaktan farksızdır kimi zaman. Ben şimdi bu dramı yaşıyorum. Neden gelmedin bana?Ben geldim. Senin için geldim.Kendimi en çok sende buldum geldim. Bizi anlayanlar bizdendir.Anlayamayanlar kimse değil demiyorsun?
Yinede yanılma sensiz bildiğim bütün kavramlara yeni anlamlar yüklüyorum durduk yerde. Oysa; Beni arar mısın? desen hiç ayrılmayacağız dediğimde inanıp içini gülümsemenle ürettiğin incilerle süslersin. Her zaman yanımda ol desen bir gün bende gideceğini unuturum bütün gün hayalinle dans ederim. Suçlarını arkaya atıp yüzüme gülüyorsun. Nasıl güzelsin. Kaç kez gittim senden. Yenilgiler yalnız yaşanırdı ve sen her zamankinden daha çok yoktun. Kırıldı. Bir kır çiçeğinin taç yaprağına yazdığım umut sonunda kırıldı. Yeni bir umut için hangi bedelleri ödemem gerektiğini bilmiyordum.