70 aktive Mitglieder
               
 
Beitrag gepostet am 09.12.13, 22:14 Nr.: 1 Antworten
 
nereden baþlasak ?
”Sevmek, eskidenmiş güzelim.”  Öyle mi gerçekten, diye düşünenler var, elbette. Sevmenin çağı, eskisi, yenisi, zamanı mı olurmuş? Sadece anlamı ve ölçütü değişiyor.

İlk olarak, neye ya da kime duyulan sevgi diye düşünmek lazım. Anneye, babaya, kardeşe, sevgiliye, eşe, dosta, doğaya, hayvanlara duyulan sevgiler… Birçok çeşit var. Önemi kimi ya da neyi hangi sıraya koyduğunuza göre değişiyor, tabii.

Sevgiyi ilaç gibi düşünelim, mesela. Hani herhangi bir hastalık geçiriyorken her gün içmek zorunda olduğumuz bir ilaç olsun. O olmadan iyileşemeyeceğimizi biliriz ve belli bir miktarda alırız. Bu da öyle. Sanki belli bir miktarı varmış gibi almamız gerekli, her gün. Her şey için geçerli, bu. İnsanları sevmek için, çiçeği, böceği, doğayı, herhangi bir nesneyi…

Bir aile için düşünelim: anne, baba ve çocukları. Çocuk hep ilgi, sevgi ister. Özellikle sevginin fiziksel halini… Yani annenin ya da babanın çocuklarını öperek, onlara sarılarak sevgisini göstermesi durumu. Anneler, babalardan daha çok belli ederler sevgilerini. Babalar, genelde bunu uygulayamamaktan sınıfta kalırlar, farkında olarak ya da olmayarak. Bunun yanında çocuk, bir de annesinin babasının birbirlerini sevdiklerini de hep görmek ister. Tek amaç, mutluluktur.

Birini sevmek, birinin bizi sevmesi, kişiyi daha sağlıklı, güçlü, mutlu hissettirir. Var olmamız bütün insanlar olarak, bir şekilde birbirimize bağlıysa, bu birbirimize olan sevgiyle ortaya çıkabilir, ancak. Bu olmazsa zaten bir arada olmak, arkadaşlık, aile kurmak, iletişim, aynı şehirde yaşamak, topluluk olarak ya da bir ülkenin sınırları içinde geçinmeye çalışarak yaşamak çok daha güçleşirdi. Bunu sadece sevgiye bağlamak mümkün değil tabii, ama sebeplerden birinin bu olduğunu da yadsıyamayız.

Nefret. Daha kolay söyleniyor sanki. Birine sorsak “Sevdiğin kişiler, şeyler vs. nelerdir?” diye, bir de “Nefret ettiklerin?”, hangi liste daha ağır basar günümüzde sizce? Öğretmenin ödev vermesinden, havanın kötü olmasından, birinin bize emir vermesinden, patrondan, erken kalkmaktan, yürümekten, konuşmaktan, herhangi bir hayvandan, yaşadığınız şehirden, arkadaştan, belki hiç tanışmadığınız birinden… yeri gelir nefret edilir.  Nefret, kişiyi tüketir ve emin olun ki sadece zaman kaybıdır.

Öyle bir düzen var ki, sanki güzel olan şeyler bile sevilmeyecek hale gelmiş gibi. Herkes her şeyin farkında olsa da, hem kişiler hem de içinde olduğumuz bütün durumlar, sevmeyi, iyi olmayı sanki yasaklıyor bize ama hep bir şeylerin değişeceğine inanmak gerek. Bunun ne olumlu düşünmekle ne saflıkla ne de hayalcilikle alakası var. Sadece istemek, istemekten öte denemek gerek. Birilerini, bir şeyleri sevmeyi denemek. Tabii ki, en başta kendimizi.

Bazıları, sevme kapasitesine sahip değildir. Bazıları, sevip sevmeyeceğine kendisi karar verebilir. Bazıları, sevip sevmediğini bilmez. Bazıları, sevmek istemez. Çünkü onlar inanmazlar ya da hiçbir şey onları ilgilendirmez. Bu ne kadar kişinin geçmişiyle ya da herhangi kötü bir anısıyla ilinti olsa da, kabul edilebilir gibi görünmüyor.

0
 
Beitrag gepostet am 09.12.13, 22:24 @_asya Nr.: 2 Antworten
 
nereden baþlasak ?
ah keske kendimizi sevmeyi öğrensek ki , kişilere sevgimiz saygımız artsın ... ama nerdeeeee?
0
 
Beitrag gepostet am 09.12.13, 22:38 @zifiri6 Nr.: 3 Antworten
 
nereden baþlasak ?

Sevin,sevilin hatta Sezen ablanizin dedigi gibi sevisin,

Yalniz sevmeyecek olanlarin var olacaginida bilip kabullenin,

Her seyin eksi ve arti tarafi olacagini unutmayalim,

Bu bakimdan sevginin oldugu yerde aslinda sevgisizliginde olabilecegini bilmek gerek...


-----
Benim de bir adým var,Ezan ile okundu Sela ile bitecek...
0
 
 
Antworten
Der Inhalt darf max. 30000 Zeichen lang sein!
 
nereden baþlasak ?